Milyonerliğe Giden Yol Çöp Dağından Geçer mi? – Kayıp Servetlerin Destanı

Milyonerliğe Giden Yol Çöp Dağından Geçer mi? – Kayıp Servetlerin Destanı

1. Milyonerliğe Giden Yol Çöp Dağından Geçer mi? – Kayıp Servetlerin Destanı

Her kripto veteranının bildiği bir modern zaman efsanesi vardır: Galli bir adam, James Howells, yanlışlıkla içinde 7,500 Bitcoin bulunan bir hard diski çöpe atar. O günlerde değeri birkaç bin dolar olan bu disk, yıllar sonra yüz milyonlarca dolarlık bir hazineye dönüştü. Howells’ın o diski bulmak için Galler’deki bir çöp sahasını kazma planları, NASA mühendislerinden aldığı teklifler ve yerel yönetimin bir türlü izin vermemesi, kriptonun en büyük trajedilerinden biridir. Servet parmaklarınızın ucundadır, ama o parmaklar bir çöp poşetini düğümlemiştir.

Bu, buzdağının sadece görünen kısmı. Parolasını unuttuğu için yüz milyonlarca dolar değerindeki Bitcoin’e erişemeyen Stefan Thomas… Annesinin temizlik yaparken attığı post-it üzerindeki “seed phrase” (kurtarma kelimeleri) ile tüm varlığını yitirenler… Bu hikayeler trajik çünkü gerçek insanlar hayatlarının birikimini kaybetti. Ama aynı zamanda komik çünkü “kendi bankan ol” felsefesinin, hafızası zayıf ve annesi titiz olanlar için ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor.

2. “Bu Bir Şakaydı” Diyemediler: Dogecoin ve Meme Coin Çılgınlığı

2013 yılında iki mühendis, kripto para dünyasındaki anlamsız projelerle dalga geçmek için bir şaka olarak Dogecoin’i yarattı. Logosu, internette popüler olan bir Shiba Inu köpeğiydi. Plan basitti: Anlamsız bir şey yarat, insanlar gülsün, konu kapansın.

Ancak internetin mantığı farklı işler. İnsanlar şakayı o kadar çok sevdi ki, Dogecoin’e gerçek para yatırmaya başladılar. Yıllar sonra, dünyanın en zengin adamı Elon Musk’ın attığı tweet’lerle bu şaka, on milyarlarca dolarlık bir piyasa değerine ulaştı. Finans analistleri, Dogecoin’in “temel değerini” açıklamaya çalışırken yaşadıkları akıl tutulması, tek başına bir komediydi. İnsanlar, bir köpek şakasıyla ev aldı, borçlarını kapattı veya tüm birikimini kaybetti. Dogecoin, paranın aslında kolektif bir inanç ve bazen de sadece iyi bir şaka olduğunu kanıtlayan en trajikomik dersti.

3. CEO Öldü, Şifreler Cennete Gitti: Güvenin Trajedisi

Kriptonun temel vaadi “aracılara güvenme” (trustless) ilkesidir. Ancak insanlar, doğaları gereği birilerine güvenmek ister. Bunun en trajikomik örneği Kanadalı borsa QuadrigaCX’in hikayesidir. Borsanın kurucusu ve CEO’su Gerald Cotten, 2018’de Hindistan’a yaptığı bir gezi sırasında aniden vefat etti. Sorun şuydu: Müşterilerin yaklaşık 190 milyon dolar değerindeki kripto varlıklarının tutulduğu soğuk cüzdanların şifreleri sadece ondaydı.

CEO öldü, paralar buharlaştı. Yatırımcılar paralarını sonsuza dek kaybetti. Ancak hikaye burada bitmedi. Komplo teorileri havada uçuştu: CEO gerçekten ölmüş müydü, yoksa paralarla birlikte yeni bir hayata mı başlamıştı? Mezarının açılması için bile dilekçeler verildi. “Güvene dayalı olmayan” bir sistemde, tüm güvenin tek bir adama ve onun hafızasına (veya planlarına) yüklenmesinin ironisi, ders kitaplarına girecek nitelikteydi.

4. Jeton Var, Proje Yok: ICO Balonunun Akıl Tutulması

2017 yılı, aklın ve mantığın tatile çıktığı yıldı. Ethereum sayesinde herkes kendi “token”ını yaratabiliyordu ve yatırımcılarda inanılmaz bir “fırsatı kaçırma korkusu” (FOMO) vardı. Ortaya çıkan ICO (İlk Dijital Para Arzı) balonu, tarihin en absürt para toplama anlarına sahne oldu.

Sadece cafcaflı bir web sitesi ve bolca teknik terimle süslenmiş bir PDF dosyası (“whitepaper”) ile milyonlarca dolar toplamak mümkündü. Projelerin birçoğunun çalışan bir ürünü, hatta bir ekibi bile yoktu. Bu dönemin zirvesi belki de “Useless Ethereum Token” (İşe Yaramaz Ethereum Tokenı) adlı projeydi. Projenin web sitesi dürüstçe şunu söylüyordu: “Bu token’ın hiçbir değeri yok. Bununla hiçbir şey alamazsınız. Bu sadece bir şaka. Lütfen paramızı almayın.” Sonuç? Proje yine de on binlerce dolar para topladı. İnsanlar, bir şeyin işe yaramadığını bile bile, belki başka bir ahmak daha yüksek fiyattan alır diye yatırım yapıyordu. Bu, piyasa dinamiğinin en saf ve en komik trajedisiydi.

Gülerek Hatırlamak

Bu hikayeler, kriptonun ilk on yılının kaotik ruhunu özetliyor. Bu, devasa bir potansiyelin, insan doğasının en ham halleriyle (açgözlülük, saflık, deha ve aptallık) çarpıştığı bir deneydi. Bugünün daha düzenli ve kurumsal dünyasından bakınca bu anlar bize, her büyük devrimin kendi absürtlüklerini yarattığını hatırlatıyor. Onlar, ekosistemin büyüme sancıları ve asla unutulmayacak olan trajikomik dersleriydi.

KOIX